DERGİLER ARASINDA



Haziran Dergileri-2

Nihayet’te melekler var

“Bilgiye doğmuş bir dünyada yaşama sanatı” Nihayet, haziran-temmuz sayısında “Dersimiz amentü konumuz meleklere iman” başlığı ile çıktı. Derginin genel yayın yönetmeni Fatma Barbarosoğlu “Dijital yerliler için meleklere iman bahsi”  adlı giriş yazısında toplumdaki dijital kuşatmadan ve melek algısından bahsediyor. Din, sosyal yaşantı, toplumun farklı kesimlerinin meleklere bakışını ele alırken amentünün esaslarının çocuklara öğretilmesinin önemine değiniyor.

Kemal Sayar, “bu âlem gördüklerimizden fazladır” diyerek okuyucuların sesini duyacakları farklı boyutlara davet ediyor. Rilke’nin “Kim duyar ses etsem, beni melekler katından” dizesini yoldaş ediyor kendisine.

Melek Kayıtları, Abdullah Harmancı’nın beşinci kitabının adı. Harmancı kendisinde oluşan kayıt meleklerinin varlığı algısından başlayarak kitabının serüvenini paylaşıyor okurlarla.

Ömer Erdem, bir çocukluk anısının eşliğinde “Çocuğu gezdiriyorlar” diyor yazısında.

Mustafa Kara, “Çocukluğumun amentü dersleri” başlıklı yazısında babasından aldığı dersleri ve özellikle melekler bahsini anlatıyor. “İlk amentü bilgilerimi babam Kutuz Hoca ile yaşıt olan mahalle camiinde aldım.” diye başlıyor yazı.

Sadettin Ökten babası Celalettin Ökten’i anlatıyor. “Babamdan öğrendiğim en esaslı kavram Cenab-ı Resulullah muhabbeti” yazısının başlığı.

Ahmet Murat “Meleklere iman Eşiği” yazısında “Meleklere imanın Allah’a iman ve genel olarak iman çerçevesi için önemli bir eşiği oluşturduğunu söyleyebiliriz.” dediği yazısında melekler ile Allah’a iman arasındaki hassas çizgiyi anlatıyor.

Mustafa Kutlu’nun Vicdan, Mehmet Emin Ay’ın Hatadan Dönmek Fazilettir, Ömer Türker’in Meleklere İman, Suavi Kemal Yazgıç’ın Ya Melekler Olmasaydı, Musa Biçkioğlu’nun Kudüs Vahiy, Melek yazısı dergide yer alan yazılar arasında.

Söyleşiler, yazılar, şiirler eşliğinde dopdolu bir melek sayısı hazırlamış Nihayet. Bu konudaki en kapsamlı çalışma olarak dikkat çeken derginin Haziran sayısı melekler hakkında kafasında soru işareti olanlar için mutlaka okunması gereken bir kaynak niteliğinde.

Yolcu dergisinde Kudüs esintisi

Yolcu dergisinin ilk sayısından itibaren özellikle kapak tasarımlarında başarılı olduğu aşikârdır. Unutulmaz kapaklarla çıkan derginin haziran sayısı da yine hafızalara kazınacak bir kapak ile çıktı.

“Kudüs Bize Neyi Anlatır?” sorusunun cevabını arıyor dergi. Mustafa Yürekli, Dinçer Ateş, Mustafa Ruhi Şirin, Necdet Subaşı, Furkan Çalışkan, Nurettin Yıldız kendilerindeki Kudüs’ü anlatıyorlar.

Ömer İdris Akdin tarih boyunca Kudüs ve Kudüs’ün dünya üzerindeki yerinden bahsediyor seyir defterinde.

 Aydın Hız, Elias Canetti’nin Körleşme romanı ve yazarı hakkında yazmış.

Şaban Sağlık’ın Mescid-i Aksa konulu yazısı bir şiir eşliğinde ilerleyen bir yazı.

Selçuk Küpçük müzik yazılarına devam ediyor. Kardeş Türküler Topluluğu hakkında bir yazısı ile yer alıyor dergide Selçuk Küpçük.

Rıdvan Özdinç, Ali Korkmaz, Banu Özbek dergide yazılarıyla yer alan isimlerden.

Cahit Koytak’ın bir şiiri ile açılan dergide şiirler, deneme ve öyküler de okuyucularını bekliyor.

Yolcu’nun arka kapağında bir İlhami Çiçek şiiri var; “Sessiz”

“filistin’de akşamüstleri
sessizlik bir file somun gibi”

Mostar’da barış rüzgârları

Dünyanın savaşlarla boğuştuğu bir zamanda “Üçüncü Dünya Barışı Ne Zaman Çıkacak?” diyerek ironik bir iyi dilek ile çıktı Mostar Haziran’da.

Gandhi’nin barış mücadelesi konulu Davut Bayraklı ile yapılan bir söyleşi yer alıyor dergide.

Fuat Sezgin portresi, Halil Kut Paşa’nın mücadeleleri, Huneyn Gazvesi, Malazgirt Savaşı ve Üsküp dergide yer alan yazılar arasında.

Şule Beyaz’ın Evlilik Programları hakkında kaleme aldığı bu tür programların toplumda açtığı yaralara dikkat çeken yazısı, Ozan Bodur’un Teşkilat-ı Mahsusa etrafında gelişen olayları önemli isimlerin şahitliğinde anlattığı yazısı da ilgiyle okunacak yazılar arasında.

İzdiham’da Yalnızlığa Övgü

Son birkaç sayıdır yalnızlık vurgusu öne çıkıyor İzdiham’da. Yalnızlar, kavuşamayanlar derken Haziran-Temmuz sayısında “      Yalnızlık bütün icatların anasıdır.” vurgusu var derginin kapağında.

Elinize bir dergi alıyorsunuz, sayfaları çevirmeye başlarken sizi ilk sayfada Mustafa Kutlu karşılıyor. İşte bu bir dergi için en önemli okunma sebebi olabilir. Sevinç’ten bahsediyor Kutlu. Küçük sevinçlerden. Kalbinde bir kuş çırpınıp duran çocukların sevincinden.

Gökhan Özcan çıkmaz sokakların çıkacağı yolu tarif ediyor. 7 maddede yol tarifi var yazısında.

Güray Süngü yürekler arasında kurulacak görünmez köprünün yol işaretlerini sunuyor okuyucuya. Bütün yollar açık oysa. Bulabilene.

TRT arşivini kısa bir süre önce internetten herkes için açtı. Büyük bir merakla ve heyecanla izleniyor geçmiş zaman görüntüleri. Mustafa Toprak arşivden yankıları sunuyor yazısında.

Yoksulluk ve Yoksunluk konulu bir soruşturma var dergide. Mustafa Çiftçi “Yoksulluk içinde yoksunluğu da barındırdığına inandığım bir kelimedir.”, Abdullah Harmancı “Yoksulluğun bendeki karşılığı spor ayakkabısıdır.”, Ercan Kesal “Varsal olmama hali.” olarak ifade ediyor yoksulluğu.

Dilek Kartal’ın Biri Bizi Yazsın adlı yazısı unutulmuş kalplere bir iyi niyet göndermesi. Şehrin unutulan yüzünü kalabalıklara haykırma arzusu taşıyan bir içlenme.

Fayrap dergisi 97. sayı

Hakan Arslanbenzer’in Münafık Edebiyatı başlıklı yazısı ile açılıyor dergi. Fetö ile bağlantılı bir yazı bu.

Mustafa Nezihi Pesen’in Ah Saadet, Yahya Arslan’ın Filim Adam ve Murat Küçükçiftçi ile Elyasa Koytak’ın Sağcılık Sözlüğü dergide yer alan yazılar arasında.

Şiir, Fayrap’ta ağırlıkta.  Eren Safi, Ceylan Öztürk, Hakan Kalkan, Elyasa Koytak, Ömer Yalçınova dergide yer alan şairler. Elyasa Koytak’ın “Türk Şiiri Nereye Gidiyor?” adlı şiiri isabetli dizeleri ile gönülde hoşnutluk uyandıran bir şiir.

“şiirden yalnızlığa:sezai karakoç
şiirden derneğe: ismet özel
şiirden eve: cahit koytak
şiirden rüyaya: lale müldür…”

Yeni ve genç isimlere yer veren bir dergi Fayrap. Bu anlamda önemli bir işlevi de yerine getiriyor dergi. Genç isimlere yer açan dergilere selam olsun.

Şehirlerin nabzını tutan dergi; Şehir ve Kültür

Şehir ve Kültür dergisi 35. sayısı ile çıktı Haziran 2017’de. Türkiye’den ve dünyanın birçok köşesinden şehirlerin, mekânların; sesi, soluğu, rengi, ışığı var Şehir ve Kültür’de. Balasagun, Dresden, Kahramanmaraş, Rotterdam, Hindistan, Kırım, Erzurum, Fas, Sivas ve gezip görülecek birçok mekân konuk olmuş dergiye.

Son günlerin en önemli konularından birini hem kapağına hem de sayfalarına taşımış Şehir ve Kültür. Mimar Sinan’ın şaheserleri ve günümüz şehircilik anlayışının yok etmeye çalıştığı tarihe dikkat çekiliyor. Üsküdar Şemsi Paşa Camii ve çevresinde yapılan düzenlemelerin camiye verdiği hasar aslında tarihe verilen bir yıkım olarak karşımıza çıkıyor.

Nazif Gürdoğan’ın “Kültüre Derinlik, Teknolojiye Zenginlik” yazısı dünyanın kültürde ve teknolojide yaşaması gereken sistemli büyümenin toplumlara sağlayacağı faydadan bahsediyor.

Şehirler içinde bir özge şehirdir İstanbul. Derginin neredeyse her sayısında İstanbul konulu yazılar mevcut. Mehmet Kâmil Berse’nin “Fatih Fener’de Kültür Yoğunluğu”, Cem Eriş’in “İmar Planları ile Kaybedilen Kadim Şehirler Dönemi ve İstanbul”, Mehmet Mazak’ın “Şehr-i İstanbul’da Bir İletişim Yöntemi: Hasır Yakma”, Nermin Taylan’ın “Bir Fetih Daha Var”, Muhsin İlyas Subaşı’nın “Seyyahların Gözünde İstanbul” adlı yazıları haziran sayısında İstanbul’u anlatan yazılar.

Recep Garip’in “Şehirli Olmak” yazısı şehirde yaşamak ile şehirli olmak kavramlarına geniş açılımlar getiren keyifli bir yazı.

Zarifoğlu’nun Meraş’ı, Ali Ercan’ın Niğde türküleri, milli şef döneminin basın hayatı, Sabri Gültekin’in oruç yazısı, Nidayi Sevim’in demli çay kıvamındaki temennileri dergide yer alan yazılar arasında.

Şehir ve Kültür titiz bir çalışmanın ürünü olarak okuyucularına ulaşmaya devam ediyor. Hem de eski zaman fotoğraflarının yanında modern şehirlerin renkli yüzleriyle birlikte.

Coğrafyası geniş bir dergi Şehir ve Kültür. Derginin her sayısı aynı zenginliklerle ulaşıyor okuyucuya. 

Mustafa Uçurum 


 


Haziran 2017 Dergilerine Genel Bir Bakış-1

Edebiyat dergileri son yıllarda hızla gelişen ve hayatımızı kuşatan teknolojiye inat istikrarlı bir şekilde çıkmaya devam ediyor. Hatta daha dikkat çekici olan, dergilerin periyotlarındaki disiplin. Ayın son birkaç gününde dergilerin yeni sayıları okuyuculara ulaşmaya başlıyor artık. Bunun yanında içerik olarak çeşitlilik, dergilere katılan yeni isimlerin her sayıyla birlikte artması da ayrı bir güzellik olarak bizleri karşılıyor.

Hece dergisi geleneği bozmadı

Hece dergisinin Haziran sayısını büyük bir merakla bekler dergi okurları. Bilirler ki haziran ayında özel bir sayıyla bütün yaz okunabilecek hacimde bir Hece dergisi çıkacak. 246/247/248. sayıları Afrika özel sayısı olarak çıktı Hece’nin. İki cilt halinde ve toplam 1175 sayfa. Afrika özel sayısı Hece’nin 34. özel sayısı. Afrika sayısının editörü Ahmet Sait Akçay.  “500 yıllık serencamın hikâyesi” alt başlığı kullanılmış dergide.

Böyle hacimli bir özel sayı hazırlamalarının sebebini Editörün Notu’nda belirtiyor Akçay; “Hece dergisi Afrika’nın öznel niteliklerini görünmez kılan, dünya kamuoyu önünde kıtayı tarihsizleştiren yaklaşımların dışında, Afrika’nın tanınması ve tanımlanmasında kıta kültürünün aktör olduğu bir verimler toplamını ortaya koymayı amaçladı.”

Afrika her yönüyle ele alınıyor dergide. Kuramsal Çerçeve, arkeoloji ve antropojik yaklaşımlar, sömürgecilik, dinler, kültür, felsefe, edebiyat, sinema, Türkçede Afrika konuları işlenmiş dergide. Kıta üzerinden söz sahibi uzmanlar ve akademisyenler katkı sağlamış dergiye. Rasim Özdenören, Murat Belge, Sedat Aybar, Adnan Özer, Rıfat Özçöllü, dergide yazıları bulunan bizden yazarlar. Yusuf Turan Günaydın’ın Kara Afrika Bibliyografyası’nın yanında Sezai Karakoç’un Günlük Yazılar II- Sütun’dan alıntılanan Afrika Gerçeği ve Ali Karaçalı’nın Nuri Pakdil’in Afrika’sı adlı çalışmaları da dergide yer alan yazılardan.

Afrika üzerine merak edilen ne varsa Hece dergisinin özel sayısında bulmak mümkün. Hece dergisi üzerinde çok da durulmayan bir konuyu ele alarak dergicilikteki ciddi duruşunu pekiştirmiş oldu. Afrika bize ne kadar yakın görmek için Hece dergisinin bu özel sayısını edinmekte fayda var.

Dergâh dergisi 328. kez çıkıyor

Dergâh dergisi ramazana yakışan bir girişle çıktı. Kapakta Mustafa Kara’nın çocukluğuna ait ramazanları anlattığı “İşteyici” adlı yazısı yer alıyor. Her geçen yıl biraz daha serzenişte bulunarak “Nerde o eski ramazanlar” dediğimiz bir zamanda Mustafa Kara’nın yazısı ruha şifa niteliğinde.

Orta sayfa söyleşisi Mehmet Kahraman ile yapılmış. Söyleşiyi yapan; Abdullah Harmancı. Bu birlikteliği görünce yazarlar arasındaki muhabbetin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha görmüş oluyoruz. Ayrıca Konya ruhunun canlılığı da takdire şayan. Konyalı dostlarının da kulağı çınlatılıyor söyleşide. Mehmet Kahraman “Edebiyat zayıf yanlarımızı ortaya çıkarıyor.” diyor söyleşisinde. Öyküye nasıl başladığını, öykücü olma yolunda kimlerle tanıştığını, bu tanışmaların hayatındaki etkisinden içtenlikle bahsediyor Kahraman. Öykülerinden ve kitaplarından bahis açarak öykü serüveninin kilometre taşları hakkında bilgilere de ulaşıyoruz Mehmet Kahraman’ın.

Necip Tosun, Handan Acar Yıldız’ın ilk romanı Kaybolmuş Kaderler Müzesi hakkında yazdığı bir yazı ile yer alıyor Dergâh’ta.  Usta bir öykücü olan Necip Tosun’un Handan Acar Yıldız’ın ilk romanı hakkında yazdığı bu yüreklendirici yazısı kalem kardeşliğinin bir güzel örneğini sergiliyor bizlere. Yazının başlığı; “Bir ilk romanın başarısı: Kaybolmuş Kaderler Müzesi”

Ayşe Olgun, Cahit Zarifoğlu’nun bilinmeyen bir günlüğünü gün yüzüne çıkarmış. Hayatımızın köşe başında duran Zarifoğlu gibi değerlerin kaleme aldığı günlükler tarihe tanıklık etmemiz açısından dikkatle okunmayı gerektiren notlardır. Nabi Avcı’nın Milli Gazete günleri, Zarifoğlu’nun ilk roman heyecanı ve Afganistan seyahati, yaşadığı sıkıntılar Zarifoğlu’nun günlüklerinden dergi sayfalarına taşınıyor.

İstanbul Bir Nokta 17. Yıl 185. Sayı

“Hayatın bir çığ gibi üzerine indiği insanın, içinde yankılanan çığlık mı nedir, aynı zamanda edebiyat?” diyor Mürsel Sönmez selamlama yazısında. Ramazan, oruca tutunan  yüreklerimiz ve yüzyıllar boyunca üzerimize sağnak sağnak yağan bereket ile açılıyor derginin sayfaları. Şefik Memiş’in “Kerîm olan zâtına sığınıyorum.” yazısı dualar ikliminde bir yazı.

Suavi Kemal Yazgıç’ın Güne Notları yitirilmiş bir baba güncesi. Taziye Evi de Yazgıç’ın dergide yer alan şiiri. “sonunda büyük mavi çöp poşetlerini yüklenen ölümlüler / dağılırlar taziye evinden dünyaya / ve evlerde küçük çerez tabakları sunulur / eceli henüz gelmemiş hayatlara”

Asuman Güzelce, Hayatımıza Dokunan Örnek İnsan başlıklı yazısında Ayla Ağabegüm’ü edebiyatçı ve eğitimci yönüyle anlatmış.

Nusret Kündeci, Recep Şükrü Güngör, İbrahim Kaya 185. sayının öykücüleri.

Ezgi Fatma Açıkgöz’ün Hurdacı Karaşın adlı yazısına öykü tadında bir portre yazısı diyebiliriz. Bir hurdacının sokaklardan topladığı kitapları önce okuduğunu, işe yarar bulduklarını kolilere koyarak doğu illerindeki okullara gönderdiğini anlatıyor yazı.

Ayasofya dergisinde “Ayasofya Özel Sayısı”

Adına yakışan bir çalışma denir ya ismiyle müsemma ortaya konan çalışmalar için; Ayasofya dergisinin 18. sayısı tam da bu tabire uygun düşen bir özel sayı ile çıktı. Ayasofya ve fetih merkezli bir sayı var karşımızda.

Ayasofya dosyasında İhsan Şenocak, Muhammed Emin Yıldırım, Nureddin Yıldız, İsmail Emanet, Salih Turhan, Adnan Öksüz, Mustafa Adak, Fatih Ağaç, Sema Kaloğlu, Erdoğan Kara, Sümeyra Kurtulan, Kübra Taşoğlu, Hatice Şimşek, Mustafa Uçurum, Büşra Kotan, Fikri Tezbaşaran, Zehra Toprak, Hilmi Karaca, Elif Alegöz, Kübra Çamurdaş, Hamiyet Özdemir, Esra Çelik, Zeyneb Müsemma Demirel, Aişe Deniz, Merve Taştan, Sinan Yavuz, Yusuf Bilâl Aydeniz, Nizamettin Yıldız, Tayfun Kaydan, Zehranur Öztürk, Mehmet Fatih Dörtbudak, Yasemin Baş, Muhammed Metehan Öztürk, Bülent Özdaman, Afife Savaş, Büşra Zişan Erol, Zeyneb Baydoğan, Sümeyye İnal, Şakir Ekinci, Bekir Aksoy, Recep Terler yazılarıyla yer alan isimler.  Mustafa Kurdaş, Erem Şentürk ve Abdurrahman Dilipak ile yapılan söyleşinin konusu da Ayasofya.

Dergide en sık vurgulanan bir temenniyi Mustafa Kurdaş da dile getiriyor; “Eğer biz yeniden ayağa kalkacaksak bizim ayağa kalkışımızın nişanı da Ayasofya’nın ibadete açılması olacaktır.”

Karşımızda Ayasofya’ya dair her konunun ayrıntıyla ele alındığı bir dergi var. Arşivlik sayı denir ya Ayasofya dergisinin 18. Sayısı arşivlerde yer almayı hak eden bir titizlikle hazırlanmış.

Dil ve Edebiyat dergisinden Sezai Karakoç Özel Sayısı

Dil ve Edebiyat dergisi 102. sayısında kapsamlı bir Sezai Karakoç dosyası hazırlamış. Dosya Üzeyir İlbak’ın Sezai Karakoç ve medeniyet konulu geniş açılımlı yazısı ile başlıyor. Şiirlerinden, kitaplarından hareketle Sezai Karakoç’ta medeniyet konusunu ele almış İlbak.

Yüksel Kanar’ın İslam Birliği ve Sezai Karakoç’un Dili yazısı bugün Ortadoğu’da yaşanan sıkıntılar da düşünülünce daha bir dikkatle okunması gereken bir yazı.

Zafer Acar Sezai Karakoç’’ta çay metaforu üzerine yazarken Marcel Proust’u da ortak ediyor yazısına.

Haydar Ergülen “Sezai Tavrı” adlı yazısında Karakoç’un şair tavrından ve hayata dair duruşundan bahsediyor. Sezai Karakoç’a has duruştan örneklerle bahsediyor. Yazısını “Nazım Hikmet hayatta değil ama Sezai Karakoç ne güzel, hayatta ve burada. Lütfen saatlerimizi ona göre ayarlayalım.” diyerek içten bir temenni ile bitiriyor yazısını.

Hüseyin Akın Sezai Karakoç şiirindeki doğuya kısa bir bakış atarken M. Kevser Baş Sezai Karakoç ile doğu ve batıyı yeniden düşünmeye çağırıyor okuyucuyu. Fikri Kula’nın yazısındaki merkez ise Ortadoğu.

Onur Temür Sezai Karakoç hikâyeleri üzerine bir yazı ile dergiye katkı sağlamış.

Bu sayının dosya koordinatörü Aykut Nasip Kelebek Karakoç’un “Körfez” kitabını konu ediniyor yazısında. Yeprem Türk II. Kriz Çağı Şairi olarak nitelendirdiği Karakoç’u Mevlana ve Yunus Emre ile ilişkilendirerek anlatıyor.

Mehmet Baş yirmi beş kavram üzerinden diriliş düşüncesini ele alıyor yazısında. “İnsan, İslam, ruh, millet, medeniyet, şiir, devlet, zaman…”

Volkan Arslan’ın, Sezai Karakoç şiiri üzerine kuramsal bir yazıyla yer aldığı özel sayıda ben de Sezai Karakoç’un Mehmet Akif kitabı üzerine yazdığım bir yazı ile yer aldım.

Sezai Karakoç temalı ve Sezai Karakoç’a ithaf edilen şiirler ile Dil ve Edebiyat dergisi özel sayısını hakkını vererek okuyucularına ulaştırmış.

 Öykünün nefes aldığı dergi Hece Öykü

81. kez selamlıyor okuyucularını Hece Öykü dergisi. Rasim Özdenören’in “Son Ânın İçindeki Geçmiş” yazısı ile açılıyor dergi. “Ekranda seyredilen Gazze bizden ne kadar uzaktır!” diyerek şifa bulunmaz yaramıza bir neşter vuruyor.

Ben Hece ve Hece Öykü dergisini birçok açıdan çok fazla önemsiyorum ama daha da önemli olan nokta şu; yaşadığımız çağda Genel Yayın Yönetmeni’nin Rasim Özdenören olduğu bir derginin çıkıyor olması bizler için çok büyük şans. Bu şansı değerlendirmek için bu dergileri takip etmek, satır satır okumak gerek.

Hece Öykü dergisi günümüz öyküsünün nefes aldığı bir mecra olmaya devam ediyor. Bugün öyküden bahsederken telaffuz edilmesi gereken isimlerin çok önemli bölümü Hece Öykü’de yer alan isimler arasında. Bu da derginin kuşatıcı yanını göstermesi açısından dikkate değer bir ayrıntı olarak takibi hak ediyor.

Mehmet Kahraman, Hasibe Çerko, Handan Acar Yıldız, Mesut Doğan, Bahtiyar Aslan, Senem Gezeroğlu, Recep Seyhan, Sema Bayar, Abdullah Harmancı, Merve Koçak Kurt ve daha birçok isim var 81. Sayıda.

Öyküler ve öykü üzerine yazılarla okuyucuya ulaşan Hece Öykü, “Öyküde 90 Kuşağı” dosyası, Hasibe Çerko ve Ayşe Aldemir ile yapılan söyleşilerle zengin bir içerik sunuyor okuyucularına.


 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

BEKİR ABİ DERGİSİ MART 2021